19 Ağustos 2014 Salı

Stelvio tırmanışı


Sabah erken saatte uyandık. Geceyi sorunsuz bir şekilde geçirmiş, hiç kimse tarafından rahatsız edilmeden uyumuştuk.

Gözlerimizi açıp çadırdan çıktığımızda gece karanlıkta net olarak fark edemediğimiz detaylara şaşkın gözlerle baktık.  

Kamp alanı
Kilise bahçesinde church camping

Dünkü maceralı gece sürüşünden sonra bugünkü planımız 900 metreden başlayıp 2800 metre yükseliklikte sonlanacak olan 50 kilometrelik tırmanışı gerçekleştirmekti. Hedef Stelvio Pass'di.



Stelvio Pass'deki yollar 1800'lü yıllarda Avusturya İmparatorluğu döneminde vilayetler arasında ulaşımı sağlamak üzere inşa edilmiş.

Günümüzde bu bölge özellikle motorcuların, bisikletçilerin ve kayak sporuyla ilginenenlerin gözde mekanı.

Nedeni ise Stelvio'nun zirve noktasının yaklaşık 2800 metre dolaylarında olması ve zirveye giden yolda yaklaşık 48 keskin viraj olmasında saklı.

Tırmanışın zorluk derecesinin üst seviyede olması özellikle bisikletçileri, keskin virajların varlığı tutkulu motorcuları, özellikle mevsimin sertleşmesi ile beraber etrafı tamamıyla kaplayan karın ve doğal güzelliklerin varlığı kayak sporuyla ilgilenler için bölgeyi cazibe noktası haline getiriyor.


Bölge bu kadar dikkat çekici özellikleri olması nedeniyle de ister istemez dünyaca ünlü Giro d'Italia (bisiklet organizasyonu), Dünya kayak şampiyonasına ev sahipliği yapıyor.

Sporun bu kadar ön planda olduğu bölgede spor turizmine yönelik ünlü spor kulüplerini ağırlayabilecek kapasitede tesislere de sahip.

Misal denk gelememiş olsak da Türk Milli Basketbol takımımız tırmanışımızdan 2-3 gün sonra Bormio'ya kamp yapmak üzere geldiğini  haberlerden öğrenmiştik. Haberi öğrendiğimizde keşke tırmanış öncesinde milli takımla Bormio'da denk gelseydik diye içerlendiysek de tırmanışa bir an önce başlamak gerekiyordu.
 
O yüzden de bir an önce yola çıkmak için hazırlıklara başladık. Hemen heybe ve çadırımızı topladıktan sonra kilisenin yola bakan ön tarafına geçtik.

Kilise önünden geldiğimiz yöne doğru bir bakış
Kilise önünden yukarı doğru bakış

Yolun karşısında oldukça şık gözüken, bahçeleri ve balkonları rengarenk çiçeklerle süslenmiş olan evlerin olduğu tarafa geçtik. Bize en yakın evin balkonundaki yaşlı teyzeye günaydın dedikten sonra evin ön cephesinde bulunan banklara oturduk. Burada hızlıca yanımızda ki kahvaltılıkları yedik.

Kahvaltı bittikten sonra Eren yaşlı teyzeye yanaşıp uzun uzun sohbet etti.

O anlar benim için, yurtdışına çıkıp insanlarla etkileşime geçmeyi istemenin yeterli olmadığı "language barrier" sözünün anlamını iliklerime kadar hissettiğim anlardan biriydi.

O an hoş bir sohbete girebilmeyi ve paylaşımda bulunabilmeyi çok isterdim ama İtalyanca bilmemem benim için büyük bir engeldi. Tur boyunca da  keşke az biraz da olsa İtalyanca bilseydim diye düşünmekten kendimi alamadım.

Güzel yüzlü teyze
Neyse ki  Eren İtalyanca biliyordu da ve en azından çevirilerden nasiplenme şansını bulabiliyorduk.

Hoş sohbet sonrası yola koyulma zamanıydı.

Önümüzde uzun bir yol vardı ...


Ve pedallamaya başladık ...

Pedala bastıkça içimde geçmişten, yaptıklarımdan yani herşeyden kopup bilinmezliğe doğru yol alma hissi iyiden iyiye yerleşmeye başladı.

Etrafıma baktığımda çevremde gördüklerim bütün bu olup bitenleri bir masal haline getirmeye çalışıyor ya da cennete giden kolay bir yol bulduğum hissini bana veriyordu.





Tırmanışa devam ettikçe yavaş yavaş susama ve açlık hissi belirginleşmeye başladı. Yola çıkmadan önce yanımızda çok az miktarda yiyecek kalmıştı. Suyu ise yolda tesadüfen karşımıza çıkan çeşmelerden doldurabiliyorduk.

Yolumuzun üzerinde çok fazla yerleşim yeri yoktu. Yerleşim yeri bulduğumuzda ise baktığımız tüm dükkanlarda 12:00-15:00 arası kapalı oldukları yazıyordu.

Aman allahım ne büyük şans ... Yanımızda pek yiyecek birşeyimiz yoktu ve gittiğimiz her yer kapalı.

Şahane ...

İleri de bir yerden nasıl olsa buluruz umuduyla tırmanışa devam ...


(
Keyifler yerinde (tabelada Stelvio Milli Parkı yazısı var)
Dağlardan akan erimiş kar suları
Havanın iyiden iyiye ısınması ve açlık hissi ile mola vermek kaçınılmaz oldu.

Yemek saatinde mola yeri
 Elimizde kalan son yiyecekleri de yedikten sonra  kaldığımız yerden devam ediyoruz.




Öyle böyle derken Stelvio Pass'in son virajını gösteren bizim için ise ilk viraj olan 48 nolu tabelaya vardık.

Tam o anda durumun özeti şuydu ; hava çok ama çok sıcak, yanımızda yiyecek birşey yok denecek kadar az, çok az suyumuz var ve bir hayli dik, virajlı yolları takip ederek tam olarak ne ile karşılaşacağımızı bilmeden pedallamaya devam ediyoruz. Yol üzerinde doğru düzgün bir yerleşim yeri yok, varsa da dükkanlar kapalı, ayrıca ilk başlarda karşımıza çıkan çeşmeler artık hiç mi hiç gözükmüyor.

Yorgunlukla birlikte yavaş yavaş "biz ne yapıyoruz ya" hissinin oluşmaya başladığı dakikalardı ki yol kenarında, dağın tepelerinden akıp gelen suyu gördük.

Ve hemen mola tabi ki ...

Yüzdeki mutluluğa dikkat


Bu su sayesinde biraz kendimize gelebildik. Yavaş yavaşta olsa virajların sayısı 48'den geriye doğru gitmeye devam ediyordu. Ağır heybelerimizle birlikte dik yokuşları tırmanmaya çalışırken yanımızdan son model yol bisikletleri ,motorlar ya da  son model Ferrari araçlar hızlıca geçip gidiyordu.  

 

Alttaki fotoğrafın çekildiğimiz sırada saat yaklaşık 16:00' dü. Ve önümüzde ki yol sayılamayacak kadar çok virajlardan oluşuyordu. Gördüklerimiz içinde bulunduğumuz yorgunlukla beraber bir kabus ya da bize yapılan kötü bir şaka gibi gözüküyordu.
 

Bir süre daha pedalladıktan sonra ayak parmaklarımı hissetmemeye başladığım ve işte o anda herşeyin bittiğini düşündüm. (ki farklı bir sebeple ileride tekrar aynı duyguyu yaşayacaktım)

İçimden "game over" dedim ..

Bisikletimi kenara dayadım ve ... 

Oturduk yerden

Ekip tükendi
 Yerde biraz oturup dinlendikten sonra aklımdan geçen şey gidebildiğimiz yere kadar gidip (tahminim önümüzdeki yolun üçte biri) orada kamp atarız diye düşünüyordum.

İlerlemeye başladıkça bir de ne görelim.

Yol üstünde bar ya da restorant tarzı bir işletme vardı. İşte o an kendimi çölde vaha gören insan gibi hissettim. Hepimiz o kadar çok heyecanlandık ve mutlu olduk ki bunu kelimelerle anlatabilmek imkansız.

Hemen mekana oturup siparişlerimizi verdik. Tam anlamı ile kıtlıktan çıkmışçasına saldırdık.

Stelvio'da bir vaha

İşletmenin terasından görünen uzayıp giden yollar
 Karnımız doyurup biraz kendimize gelince pozlar verilmeye başlandı.




Yemek molasının ardından hepimiz kendimize gelmiştik. Herşeyin bittiğini düşünürken bir anda herşey tekrar yoluna girmişti. 

Pedala devam ...

Virajlar pedallamakla aşınmaz ... (bir Çin atasözü :)


 

Mola sonrası yaklaşık 5 kilometre kadar pedalladıktan sonra oldukça yeşil, fazla eğimli olmayan ve yerleşim alanı da bulunan bir yere geldik.

 


Gördüklerimiz aklımıza çizgi film kahramanı Heide'nin yaşadığı toprakları getirdi.



Bir süre burada su molası verip fotoğraflar çekildikten sonra yolumuza devam ettik.





Saat yaklaşık 21:00 a yaklaştığında hala yollarda virajların bitmesini bekliyorduk. Ha bitti ha bitecek derken epey bir yol almıştık. 


 Fotoğrafı çekildiğimizde sıcaklık yaklaşık 7 derece, yükseklik ise 2600 metre civarındaydı.


En sonunda üzerinde 1 yazılı viraj tabelayı gördük ...

Anlatılmaz bir mutluluk ...

İşte olmuştu ... Sonunda hayal gibi gözüken Stelvio'yu tırmanmıştık.

Televizyonlardan izlediğimiz, o ünlü yarışların yapıldığı yerde, ünlü yarışçıların pedalladığı coğrafyadan biz de geçmiştik. Yaklaşık 50 kilometrelik yolu takip ederek, 2800 metreye tırmanmıştık.

Yorgunluktan tükenme noktasına gelmiş olsak da bu zorlu tırmanışı gerçekleştirmiş olduğumuz için o kadar keyifliydik ki tüm yorgunluklarımız bir anda silinmişti.

Son virajı da döndükten sonra hava iyiden iyiye kararmış, zirveye yakın bir yer gelmiştik. Hava oldukça soğuktu ve hemen bir otele girip kalacak yer ayarladık. 

Odamıza geçtikten sonra da zorlu günün kutlamasını yaptık ...


İtalyan şarabı

Taralli - (buğday unu,maya,zeytin yağı, su, rezene tohumu)


Günü Stelvio'da zirvede, sıcak bir odada, şarap ve taralli ile tamamlayıp, yumuşak bir yatakta yatmak gibisi yoktu :)

Sırada Stelvio'dan efsane iniş var ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder