Yola çıkma zamanı ...
Her yola çıkış ardında
bir de öykü bırakır. Kimi yaşanılası öyküler ise çeşitli sebeplerle
defalarca ertelenir.Kimisi ise
beklenmedik bir yerden beklenmedik bir anda öyle bir filiz verir ki işte o
zaman ayrı bir tatlı olur.
Bu yolculuk hikayesi de böylelerinden ...
Uzun süredir yurtdışında bisiklet turu hayallerim ya da
planlarım vardı. Tabi ki peşi sıra beni engelleyen bahanelerim de. Bazen bir
şeyi o kadar çok istersiniz fakat bir türlü olmaz ve hep bir engel dağı ile
karşılaşırsınız. Benim ki de onlardandı işte ...
Yine hayaller kurduğum zamanın birinde şu anda yurtdışında
öğrenimlerini devam ettiren arkadaşlarımla
irtibat halindeydik ve bisiklet turu ile ilgili bilgi alışverişinde bulunuyorduk.
Hatta yazışmalar sırasında birlikte tura çıksak mı gündemi bile oluşmuştu lakin
ortak zaman dilimini yaratabilmek pek kolay ve mümkün olmadığından ileri
tarihli zamanlara sözler vererek konuşmalarımızı tamamlamıştık.
Zamanla ...
Bu konuşmaların üzerinden yaklaşık dört ay geçti. Bu zaman diliminde
hayallarimi gerçekleştirememiştim fakat kafamdaki yurtdışı bisiklet turu ile ilgili bazı
bilgiler edinmiş ve de dolayısı ile öğrendiklerim yeni soruları da peşi sıra
getirmişti. Kafamda ki yeni sorulara cevaplar aradığım sırada Celal’den haber
gelmişti (Celal, Erasmus programı ile İspanyaya gelmiş ve eğitimini orada
sürdürüyor). Eren’le konuşmuşlar ve bisiklet turu planı yapmışlardı (Eren ise İtalya’da yüksek
lisans eğitimine devam etmekte). Bana da katılmam için reddedemeyeceğim bir
teklifle gelmişlerdi.
Kısa bir düşünme sürecinin ardından, tek tek anlatarak hızlandıramayacağım türlü zorlukları
da aştıktan sonra büyük bir coşku ile tura katılacağımı söyledim.
Bekle bizi İtalya ...
Programa göre İtalya bisiklet turumuz Milano’dan başlayıp, ülkenin
kuzeyine doğru uzanıp daha sonrasında ise ülkenin güneyine doğru devam
edecekti. Programın son ayağına göre ben Roma’dan uçakla Türkiye’ye, Eren ise Bari’den İtalya’daki evine geri dönecek, Celal ise
hızını alamayarak Yunanistan üzerinden feribotla Türkiye’ye gelecekti.
Ön hazırlıklar
başlıyor ...
Turla ilgili kabaca planlar konusunda anlaştıktan sonra hemen uçak biletimi alıp, vize başvurusu yapmak
üzere evraklarımı toparlamaya başladım. Bildiğiniz üzere vize
işlemleri tatilin en işkenceli kısmıdır. Sonunda tatil yapmak olmasa kimse
böyle bir işe girişmez. Sözüm ona
televizyona çıkan “ aydınlar”,
efendim artık sınırlar kalktı, beylik lafını etse de kanımca bunlar hep yalan. Bana
yeşil pasaport verilmeden buna inanmam
arkadaş :)
Vize başvurusu ...
Tüm evraklarımı toparladıktan sonra vize başvurusu yapmak üzere Swiss Otel karşısındaki İdata bürosuna gittim. Oraya vardığımda saat 08:10’u
geçiyordu ve büronun önünde dehşetengiz bir sıra vardı. Sanırsınız ki
memleketin yarısı İtalya’ya kaçmak için sıraya girmiş bekliyor. Öyle ki oraya
varıp konuştuğumda burada da türk usulü bir
sıra (erken kalkanın elmasının kızardığı sistem yani ) olduğunu anladım.
Ertesi gün tekrar
şansımı deneyecektim, kaçışı yoktu. Ertesi gün sabah 05:50’de kalkıp metro ile Alsancak’a
gidip 06:30’da İdata bürosu önünde olmayı başardım. Zira orada insanlar sıraya
çoktan girmiş hatta sırada olduklarını gösterebilmek için kağıda adlarını dahi
yazmışlardı. Saat 06:30 da 5. sıradaydım. Gerçekten çok çılgın bir durum ... Bir
günde en çok 20-30 kişilik vize başvurusunun olduğu büroda ben saat 06:30’da 5.
Sıradaydım. Ne büyük mutluluk ama ... Uzun süreli bekleyişten sonra büroya
girdim ve küçük aksiliklerden sonra zar
zor da olsa vize başvurumu yaptım.
Bu süreçten yaklaşık 2 gün sonra da vizemin çıktığını öğrendim. Gerçekten
de çok şaşkındım çünkü bunca zorluktan sonra bu kadar kolay vize alabilmek
oldukça ilginçti. Neyse ki 6 aylık vize verildiğini görünce yaşadığım tüm
zorluklar bir anda hafızamdan siliniverdi.
Haydi tur
hazırlıkları başlasın o zaman ...