16 Ekim 2014 Perşembe

Taş üstüne taş koyanlar - Göbeklitepe

-Doğada bulunan dört element Ateş, Su, Toprak,Tahta
-Tahta mı?
-Tahta tabi zoruna mı gitti?
-Yanılıyor olmayasın hava olmasın?
-Kardeşim doğada bulunan diyoruz.

G.O.R.A filmini izleyenler Arif’in repliğinde geçen yukarıdaki diyaloğu hatırlayacaktır.

Ben de doğadaki bu kıymetli dört elementten yola çıkarak iki lakırtı yapmak üzere kendime toprağı seçtim.

Geçen yıl yaz tatilimi geçirmek üzere Şanlıurfa’ya gittim ve dolayısıyla da Göbeklitepe’yi ziyaret etme fırsatım oldu. Sonrasında da “fırsat bu fırsat” yazıyı da kaleme almaya karar verdim.

Yolculuk başlıyor ...

Şanlıurfa’da beni ağırlayan arkadaşımla birlikte, şehir merkezinden 15 km uzaklıkta olan Göbeklitepe’yi gezmek üzere arabayla yola çıktık.

Kervan yolda düzülür mantığında olan herkes gibi benim de, yola çıktığımda Göbeklitepe ile ilgili kulaktan dolma birkaç bilgi dışında hiçbir fikrim yoktu. Bu yüzden de içimde vaktimi burada geçirmekle hata mı yapıyorum sorunsalı ile karşı karşıya kalmam nedeniyle tedirgindim.

Malum çok fazla bilgilendirme olmadan yapılan ziyaretlerde genel geçer Türk mantığıdır; bunların “hepsi taş” ya da “taş üstüne taş koymuşlar başka da birşey yok burada” noktasına geliriz.

Neyse bu düşünceleri bir kenara bırakıp, kahverengi zeminde üzeri beyaz renkli yazılmış Göbeklitepe tabelalarını takip ederek yolumuza devam ettik.Yolun yaklaşık son 5 km’sine geldiğimizde yeni mıcırlanmış yollarda arabanın camı ha kırıldı ha kırılacak diyerek kazı alanına ulaştık.

Arabadan indiğimizde dışarıda sıcaklık yaklaşık 40 dereceydi ve kazı alanına gelen bizden başka hiçbir araba yoktu. Dışarı çıktıktan sonra bizi ilk karşılayan şey çeşitli dillerde yazılmış olan üzerinde kazı alanı ile ilgili bilgilendirici metinler bulunan büyük tabelalardı.

Tabelalar ...

Tabelalardan öğrendiğimiz kadarıyla, kazı alanının geçmişi  M.Ö. 12.000’e kadar uzanıyordu. Kazı alanının insanlık için önemi ise dünyada şu ana kadar yapılan  kazılarda  bulunan en büyük ve en eski tapınak olmasıydı.(dipnot: bu tapınak öncesinde bilinen en eski yapı 5000 yaşında Maltada bulunan tapınaktı )

Tapınak ilk olarak, tarla sahibinin karasabanla tarlasını sürmesi sırasında ortaya çıkan taşlar ile farkedilmiş ve böylece 1996 yılında yapılan kazılar başlamış. Kazının başına Alman Profesör Karl Schmidt getirilmiş.

Kazı alanı girişindeki tabelaları okuyup içeriye doğru yöneldiğimizde ilk dikkatimizi çeken şey, üzerinde
herhangi bir bilgilendirici levha bulunmayan, (belki de meraklanmamızı gerektirmeyen ) pek anlamlandıramadığımız fakat çevresinde de pek eşi benzeri olmayan yaklaşık 60 cm derinliğinde 1,5 metre çapındaki çukurlardı. Daha sonrasında yaptığım okumalarda bu alanla ilgili pek bir bilgiye rastalamadım.


Biz bu çukurlarla ilgilenirken bir yandan da çevrenin ne kadar ağaçsız, kurak ve sadece taş, topraktan ibaret yüksek tepelerle karakterli olduğu dikkatimizi çekti. Anlamlandıramadığımız bu  alanı pas geçip ilerlemeye başladık. O sırada yanımıza,  konteyner içinden  kazı alanının girişindeki bekçinin oğlu olduğunu öğrendigimiz 10 yaşlarından bir delikanlı  çıkageldi. Yaklaşma sebebini ise birkaç dakika sonra turistik eşyalar satmaya çalışınca anladık  fakat bu konuda pek pas vermiyoruz. İlgilenmediğimizi görmesine karşın ona olan sıcak yaklaşımımızdan olsa gerek peşimize takılıyor ve hep beraber kazı alanına doğru ilerliyoruz.

Kazı alanına ilk adım ...


Karşılaştığımız manzara, girişinde tahta kalaslar bulunan, üzerinde tahta bir platform sayesinde yürünebilen, ortasında üçbeş tane taş bulunan daire şeklinde küçük bir kazı alanı oluyor. Burayı ilk gördüğümde küçümsediğimi itiraf etmeliyim. Zira bu küçük alanın National Geografic, Newsweek gibi populer dergiler ve sayısız makalelere konu olmasını, tüm dünyanın bu kadar önem vermesini anlamamış ve küçümsemiştim. Fakat burası ile ilgili detaylı okumalarım sonrasında, yapılan kazıların insanlık tarihini yorumlamamızı tamamen değiştirecek verilere ulaştığını öğrenecektim.

  
Klasik bilgilere göre insanların avcı-göçebe topluluklardan yerleşik toplumlara geçmesinde tarıma geçişin en önemli  neden olduğu düşünülmekteydi. Tarıma geçiş ile birlikte insanların bildiğimiz anlamda yerleşik hayata geçtiği ve ardından medeniyetlerin şekillenmeye başladığı düşünülmekte. Çevresinde yerleşik hayata ait hiçbir bulgu bulunmayan  ve geçmişi M.Ö. 12000’li yıllara dayanan bu eski tapınağa ait bulgular bize insanların yerleşik hayata tarım nedeniyle değil de belki de din sebebiyle geçtiklerini düşündürmekteydi. İnsanların çok tanrılı dinlere ya da inandıkları varlığa olan saygı veya şükranlarını gösteren bu tapınak belki de yerleşik hayata geçiş anlamında insanlar için itici bir etkendi.

                                                                                                                                                             Buradan elde edilen bilgiler, insanların tarım ile yerleşik hayata geçtiği bilgisini ortadan kaldırmış ve ezber bozucu etkisiyle eski zaman bilgilerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerektiği konusunda bizleri uyarıyor. 
 
Tahta platform üzerinde gezmeye başlayınca en dikkat çekici özellik T harfi görünümünde olan, ki daha sonrasında bu şeklin insanları figurize ettiğini öğrenecektik, çok sayıda taş yapısının bulunmasıydı.Taşların yaklaşık 3 metre boyunda olup, daire şeklinde dizilim göstermeleri dikkat çekiciydi. Platform üzerinde ilerledikçe farkettiğim diğer bir şey ise taş yapıların üzerinde bulunan çok sayıda hayvan figürüydü. 

Taşların üzerinde tilki, flamingo, aslan , akbaba, domuz, yılan gibi çok sayıda hayvan figürleri bulunmaktaydı. Sonradan yaptığım okumalarda bu hayvan figürlerinin ne anlama geldiğine dair net bir bilgi olmadığından bahsedilmekte.
 
Şu an için bu figürlere anlam verilememekte belki ama oldukça ilginç ve gizemli gözüküyorlardı. Gizemli diyorum çünkü insanların yaklaşık M.Ö. 12000 yılında bu devasa yapıları nasıl yaptığı ve üzerine çeşitli hayvan figürlerini nasıl işlediğini düşünmek insanı gerçekten de hafif  korku ile karışık bir duyguya itiyordu.



Etrafı incelememiz sırasında, yanımızda gelmekte olan delikanlı da bizimle sohbet etmeye çalışıyordu. Bir yandan fotoğrafımızı çekebileceğinden bahsederken diğer yandan da kazı alanı ile ilgili bildiği küçük detayları ve bazı bilgileri bizimle paylaşıyordu. Bunlardan birisi de taş üzerine  işlenmiş olan yırtıcı kuş figürü ile birlikte, kafası vücudundan ayrılmış olarak tasvir edilmiş insan figürüydü. Bu figür belki de yabani hayvanların insanlara saldırması temsil ediyordu, kim bilebilir.

Taş yapıların arasında dolanıp hayvan figürlerine dalmış iken sıcaktan bunalmış bir kuşun kazı alanına sığındığını farkettik. Malum hayat devam ediyor ...


Kazı alanındaki taşları inceleyip düşünceden düşünceye dalarken, bu kuraklığın ortasındaki alanının hemen yukarısındaki tepede, civarda tek olması muhtemel bir ağacı görüyoruz. Biraz yaklaşıp altında soluklanmaya çalıştığımızda, üzerinde çok sayıda çaputun bağlı olduğunu görüyoruz ki sonradan bu ağacın civar insanlar tarafından dilek ağacı olarak kullanıldığını öğreniyoruz.

Göbeklitepe'de ki bu küçük ziyaretimizi sonlandırırken, içimde burası ile ilgili çok sayıda soru da beraberinde uçuşmaya başlamıştı; İnsanlar bu yapıları buraya neden yapmışlardı? Nasıl yapmışlardı? Acaba o dönemde hayatları nasıldı? Gerçekten dini sebeplerle mi yerleşik hayata geçmişlerdi? İnandıkları tanrı neydi? Din ya da inanç insana doğuştan mı geliyor?  Ve bin benzeri sorular birbirini kovalamıştı.
 
Göbeklitepe'nin bende bıraktıkları bunlardı ... 

Paylaşımımın okuyanları meraka sevk etmesi bile beni mutlu kılacaktır. 

“Altı üstü taş ne olacak işte” diyenlere ise - ki bu satırları hiçbir zaman okumayacaklar biliyorum ama -  bir sözüm olacak ;

Hiç olmazsa gidin oradaki güzelim dilek ağacının altında dilek dileyip, çaput bağlayın bari ...

Öneriler;

1 yorum:

  1. Bir hizmet ( SaaS ) olarak Yazılım bugün bilgi teknolojileri dönüştürüyor . Gartner , sahip olunan teslim ve bir veya daha fazla sağlayıcılar tarafından uzaktan yönetilen yazılımı "olarak SaaS tanımlar. Sağlayıcı bir ödeme için kullanım esasına göre veya kullanım ölçümleri dayalı bir abonelik olarak herhangi bir zamanda tüm sözleşmeli müşteriler tarafından bir -çok modelde tüketilen ortak kod ve veri tanımları bir kümesi temelinde yazılım sunar . İşte Bulut çağrı merkezi , Bulut İletişim Merkezi, Sanal Santral, Çağrı Merkezi Yazılımı ve Çağrı merkezi ve crm entegrasyon vardır.

    YanıtlaSil